Ne zaman bir güçlükle yada acıyla karşılaşsam, hep intiharı düşünmeye yargılı olduğumu biliyorum. Beni korkutan da bu: temel ilkem intihar, gerçekleştiremediğim, hiçbir zaman gerçekleştiremeyeceğim ama düşüncesi duyarlığımı okşayan intihar.” İntiharından on dört yıl önce, güncesinde yer alan satırlardır bunlar. Ve devam eder. “Bir iç trajediyi sanat biçiminde dile getirmek ve böylece ondan arınmak, ancak bu trajedinin içindeyken bile duyargalarını geren ve incecik ipliklerle örgüsünü örebilen, kısacası, bir yandan yaratıcı düşüncelerin kuluçkasına yatabilen bir sanatçının başarabileceği bir iştir. Bir çıkar yol olarak intihar yerine, bir sanat eserinin aracılığı ile fırtınayı yaşamak ve baskı altındaki duygulardan böylece kurtulmak diye bir şey olamaz. Bunun ne kadar doğru olduğunu, kendini gerçekten başına gelen bir felaket yüzünden öldüren sanatçıların genellikle sıradan şairler, duygu taşkınlıklarında içlerini kemiren kanserin en ufak bir belirtisini bile duyurmayan gösteriş düşkünleri oluşu gösterir. Bundan şunu öğrenir insan: uçurumdan kurtulmanın yolu ona bakmak, derinliğini ölçmek ve kendini o boşluğa bırakmaktır.” “Bir arabanın altında kalmanın yada öldürücü bir hastalığa yakalanmanın korkusuyla kendini öldürmeyi düşünmenin hiç de gülünç ve saçma bir yanı yoktur. Acı çekme derecesinin dışında, insanın kendini öldürmek istemesi, ölümünün önemli, bilinçli ve yanlış yorumlanmaması gereken bir eylem sayılmasını istemesidir. Bu yüzden intihar edecek kimsenin ezilmek yada zatürreeden ölmek düşüncesi gibi anlamsız bir şeye katlanamamasını doğal karşılamak gerekir. Onun için üşütmemeye ve dönemeçlere dikkat” Sorar kendine. “Bu yıl iki kere intiharı aklından geçirdin. Herkes sana hayranlık duyuyor, seni övüyor, seni kutluyor. Öyleyse?” Övgüler, kutlamalar ve başarılar artık kanıksandığı için midir? Hayaller gerçekleşmiştir. Yapılacaklar tamamlanmıştır. Geriye bir şey kalmamıştır. Oysa bir sanatçının yaratıcılıktan uzak kalması düşünülemez. Aslında Pavese bilinçli ve de ne istediğini bilen bir insandır. Nitekim: “Cecchi’nin yazısı.. De Robertis’in yazısı, Cajumi’nin yazısı. En büyük “üstatlar” ca övülüyorsun. Sana” Kırk yaşındasın ve ününü yapmış durumdasın: kendi kuşağının en iyisisin ve tarihe geçeceksin; başkalarına benzemeyen, sahici bir yazarsın…” diyorlar. Yirmi yaşındayken bundan başka bir şeyi düşlemiş miydin?” “Peki? ‘Hepsi bu kadar, şimdi ne olacak?’ demeyeceğim. Ne istediğimi bildiğim gibi, elde ettiğim şeyin değerinin ne olduğunu da biliyorum. Bundan başka bir şey istemiyordum. Bunu sürdürmek, daha ileri gitmek başka bir kuşağı da kapsamak, bir tepe gibi sonsuzlaşmak istiyorum. Yarından başlayarak yılmadan aynı yolda yürüyeceğim.” “Ama nasıl inanılmaz bir gözle görmüşüm geleceği isteklerimle yazgım arasında bu ne güzel rastlaşma! Ya bu sonucun değeri eserlerde değil de, bu rastlaşmadaysa?” Doğrusu bu ya, oldukça ürkütücü cümleler… Ama intihara giden yol yine de devam eder… Birkaç ay sonra… “…içimde yazma dürtüsü kalmadı artık, beynimdeki boşluk yeniden beliriyor… Hangi yeniliği bulmalı, nasıl yaşamalıyız ki, bu yenilik de kokmaya başladığı zaman bunu görebilelim… Peki sonra? Bir şeftalinin, bir üzümün mutluluğu. Kim daha fazlasını ister? Yaşıyorum, bu da yeter.” Ve sonrası… “Yaptıklarıma, eserlerime karşı bir tiksinti duyuyorum... Çizginin aşağı doğru inmesi… Hayatı suçlamıyorum, dünyayı güzel ve sevilmeye değer buluyorum. Ama batmaktayım. Yapacağımı yaptım. Olabilir mi? İstek, özlem, bir şeyi almak, yapmak, yeni bir şeye sarılma dürtüsü. Yeniden başlayabilir miyim? (Bütün bunlar “Tepelerdeki Şeytan” ile ilgili bir sürü olumsuz eleştiri çıkması yüzünden.)” Boşluk devam ediyor… “Kendimi hiçbir zaman, şu öğle sonları ve akşamları olduğu kadar bir köşeye kıstırılmış ve sıfırı tüketmiş hissetmemiştim. İçimdeki boşluğu aydınlatacak bir hayat kıvılcımı hala yok. Bu noktadan öteye gidemeyeceğimi, söyleyecek neyim varsa, söyleyip bitirmiş olduğumu çok iyi biliyorum. En kötüsü, bir şeyler başarmış olmam, bu yüzden de her şeyden büsbütün vazgeçmeyi göze alamam. Bu durumdan kurtulacağımı ve başka eserler vereceğimi de biliyorum. Ama çatlak ortada, açıkça görülüyor.” 
 “Acının düzenli vuruşları başladı.
 Her akşam, hava kararırken, yüreğim gece oluncaya kadar sıkılıyor.
” Birkaç gün sonra
 “Artık sabahı da kaplıyor acı.” 
 Nitekim Pavese adım adım gittiği bu sona hazırdır. 
 “Gizlice en korkulan şey hep gerçekleşir sonunda.”
 “Yazıyorum: Ey, sen, acı. Peki sonra?” 
 “Bütün gerekli olan biraz cesaret”
 “Sözler değil. Eylem. 
Artık yazmayacağım”
 Bunlar son sözleridir yazarın


dipnot kitap

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder