Bunun üzerine ölüm, ihtiyara şöyle cevap verdi:- "Her insan ancak bilmediği şeyden korkar. Korkusunu yenmek için bilmek ister. Fakat bilmesi için araması gerekir. İşte, din de bu arayış değil midir? Bununla birlikte, eğer insan bir şeyi arıyorsa, onu bulmuş ve ona kavuşmuş da değildir. Kavuşamadığı şeye erişmek için can atar. Eh! Bu da aşktır işte! Kısacası, yolumuzu şaşırmış değiliz. Korkudan arayışa, arayıştan ise aşka geçtik. Hikayeleri anlatırken, elimizde olmadan seçtiğimiz üsluba bakılırsa, daha önce geçtiğimiz yerlerden tekrar geçmiş bulunduğumuz kesin. Çünkü bu üç duyguya da aşina görünüyoruz. Ne korku, ne arayış, ne de aşk bizi şaşırtıyor. Bu duygular, gönlümüzde çoktan dinmiş fırtınalar gibi. Benim için bu durum fazlasıyla alelade. Ama senin için fevkalade gözüküyor. Arayış bitince, aranan şey artık bir kez bulunduğu için, korku da aşk da biter."
İhtiyar ise, cevabı hemen yapıştırdı:- "İşte o zaman meşk başlar!"
Ölüm bozulmuştu. Çünkü ona göre bir ruhu kasıp kavuran fırtınanın dinmesi, duygusuzluk ve kayıtsızlıkla sonuçlanırdı. bu yetmiyormuş gibi ihtiyar, bir de sözlerine şunu ekledi:
- "Zaten cennet de budur!"
Sanki beklemediği bir şey daha işiten ölüm'ün dikkatle baktığı ihtiyar, şu son sözü de söylemeden edemedi:
- ".... ve gülümseyen herkes cennete bakıyor demektir."Bunun üzerine ölüm, binyıllardan sonra ilk kez yutkundu.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder