Her insan ilişkilerini biraz kendince, bildiğince ve yaradılışı gereğince yaşıyor sanırım. Dönüp baktığında, dostluğun, sevginin; paylaşmanın ve senin için ideal olanın peşinden koştuğunu hissediyorsun. İster istemez kafanda oluşturduğun ütopyayı başkaları ile özdeşleştiriyorsun.
Jack Kerouac’ ın
“Yolda”sında; NealCassady’nin kadınlarını sevme biçimine ve aslında sevmemesine; bağımsız, delice yaşama arzusuna şaşırıyorsun. Bir kadının bir
başka kadını, kabullenişini, bir tek adamı onunla paylaşabilmesini sorguluyorsun; Üçlü’yü okurken. Gerçek dediğin şeyin Eco'nun muhteşem yazımında
nasılda tepetaklak olduğunu düşünüyorsun yada Sade'nin başkalarının tüm sınırlarını zorlayan Sade'nin yaşamının gerçekte tüm insanlarda da olabilirliğini görüyorsun, benim dediğin tüm klişelerinin
ansızın nasılda değiştiğini tüm organlarınla duyumsuyorsun.
Klasik söylemler
vardır; bildik...Sevgiler, dostluklar emek verildikce vardır, denir. Sevgiyi de bu diri tutar.... özen; anlamak, yanında olmak ve daha bir çok şey. Tüm ilişkiler
karmaşıktır. İç içe geçmiş girift şeylerdir ve bir o kadarda basittir. Dünyanın gelmiş geçmiş tüm
şaiirleri yazarlar, idoller, modellerimiz hep bir şeyler söylerler, Bu sözcükler de bizde kırıntılar, bırakır. Onlara öykünmek isteriz çoğu zaman, ama başaramayız.
Dostluklarımız
biter, sevgilerimiz tıkanır, değişiriz yada değiştiğimizi düşünürüz. İnsan egosu
acayip bir şey. Hep kendisine istiyor, kendi sınırlarına girilmesin diye hemen adlandırmak istiyor bir şeyleri ve habire kendine yontuyor.
Kimilerine göre eskiyoruz, ilişkiler eskiyor; elbiseler notalar yada fotoğraflar gibi rafa kalkıyor tüm yaşanmışlıklar. İlişkiler eskiyor mu? yoksa bıkkınlığın yada adımla yamamış olmanın adımı bu mu? belki de kendinden vermek istememek yada yeniye duyulan özlem.
Kimilerine göre eskiyoruz, ilişkiler eskiyor; elbiseler notalar yada fotoğraflar gibi rafa kalkıyor tüm yaşanmışlıklar. İlişkiler eskiyor mu? yoksa bıkkınlığın yada adımla yamamış olmanın adımı bu mu? belki de kendinden vermek istememek yada yeniye duyulan özlem.
Eskimek kötü bir
sözcük....İz bırakan hiç bişey eskimiyor çünkü. Beni anla demeyi istemek
yada bu ilişki için her şeyi verdiğini düşünürken, yok sayılmayı göze almak; bırakmak, içten içe bu sefer ....diye kendini kandırmak, beklemek. Her göz yaşının ardından gelen binbir küfür ve çığlık niye duyarsızsın derken; aynı zamanda sevgi eskir mi diyebilmek.....İz bırakabilmek.
Geriye "Tüm insanlar kendi çıkarları için sevgilerini harcar ve her insan yalnızdır" diyen filozofa, Nilgün Marmara ya da Oğuz Atay'a ve bu yanlızlığın yaşarak intikamını alan Janet'in sözlerine sığınmak kalıyor ve biraz daha kendine yalnızlaşmak ve kandırmak galiba.
Geriye "Tüm insanlar kendi çıkarları için sevgilerini harcar ve her insan yalnızdır" diyen filozofa, Nilgün Marmara ya da Oğuz Atay'a ve bu yanlızlığın yaşarak intikamını alan Janet'in sözlerine sığınmak kalıyor ve biraz daha kendine yalnızlaşmak ve kandırmak galiba.
En kötüsü de;
bunları saatlerce konuşabildiğin, düşüncenin tavan yaptığı, susarak
anlaşmanın keyfini sürdüğün, nirvanaya birlikte eriştiğin kişi yada kişilerle tüm yaşanmışlıkların izlerini özlüyor olman ve bu paylaşımları bir daha kimseyle yaşayamayacak olmanın acısı ve ne
yazık ki sende kalmış bu izlerin başkaları için eskimiş olması sanırım.
Yapılacak şey ise; keşke bir adım atabilseydi deyip; bir selama sığınıp, yürekten gelen, çağırışı bekleyerek, sevildiğin yalanına kendini inandırarak; ütopyalarına geri dönmek ve Huzursuzluğun Kitabın'da kendi eskimişliğine ve kimsenin umursamadığı huzursuzluğuna sığınmak.
Tüm iz bırakanlara sevgiyle
ÖZCE
Yapılacak şey ise; keşke bir adım atabilseydi deyip; bir selama sığınıp, yürekten gelen, çağırışı bekleyerek, sevildiğin yalanına kendini inandırarak; ütopyalarına geri dönmek ve Huzursuzluğun Kitabın'da kendi eskimişliğine ve kimsenin umursamadığı huzursuzluğuna sığınmak.
Tüm iz bırakanlara sevgiyle
ÖZCE
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder