KÜSMEK nedir bilir misin?..
Küsmek DÜRÜST' LÜKTÜR.
Çocukçadır ve ondan dolayı SAF' TIR..
YALANSIZ' DIR.
Küsmek; SENİ SEVİYORUM' dur...
Vazgeçememektir.

Beni anlatır KÜSMEK.
KIZDIM ama hala buradayımdır, gitmiyorumdur, gidemiyorumdur.
KÜSMEK; nazlanmaktır, yakın bulmaktır, benim için değerlisindir.
KÜSMEK, sevdiğini SÖYLE demektir... Hadi ANLA demektir...
KÜSMEK; umuttur, acabaları bitirmektir, emin olmaktır...

Yani, diyeceğim o ki:
BEN SANA KÜSTÜM !..

YEDİNCİ GÜN


....
Afallayan Paşaoğlu;" Ben Kainatın şans eseri meydana geldiğine inanırım" dedi. Baba ise; Kainat mademki kendi başına meydan gelebilecek kadar şanslı, onun bir parçası olan senin de aynı şansa sahip olman gerekir" dedi....

Baba ona "unutma" dedi.Ben kazanırsam sen hiç bir şeyin şans eseri olmadığı bu dünyanın Allahu Teala tarafından yaratıldığını kabul edip artık bu düstüra göre yaşayacaksın.Ama sen kazanırsan, ben inandığım herşeyi reddedip senin şimdi yaşadığın gibi yaşayacağım....


Serkldoryan klübü nün azaları ,satranç oyuncularının başına gittiler. Paşa yaverine yine sordu ;
'' Oyun başlıyor.bizim adam rakibine ne dedi ? ''
'' Oyunu bir taş eksik oynamayı teklif etti p

aşam. Önce beyaz , istediği taşı çıkaracak , sonra siyah .ama siyah beyazındakinden farklı bir taş çıkarmak zorunda . galiba Alman kabul etti . Üstelik bizim adam , misafir diye almana beyazlarla oynama ayrıcalığını da verdi . Bu adam nesine güveniyor ? ''
Beyaz taşlarla oynıyacağı için sevinen Alman , Danke ! diyerek en uçtaki a-2 piyadesini oyundan çıkardı.Koyulan kaideye göre İhsan Sait farklı bir taş seçmek zorundaydı.
Ve ihsan Sait , şah 'ını oyundan çıkardı.
O anda salonda bir uğultu koptu.
Paşa yaverine sordu :
'' Neler oluyor ? Alman neden söyleniyor ? ''
'' Alman bizim adama , ' Eğer şah'ınızı oyundan çıkarırsanız sizi nasıl mat edebilirim ? diye soruyor. ''
'' Bizimki ne diyor peki ? ''
'' Bizim adam , Bunu nasıl başaracağınızı ben de merak ediyorum , diyor.''


..........
Şu anda ve zamanda, aşkını arz kürenin hiçbir yerinde bulamazdı. Cebinden saatini çıkarıp saniyesine baktı: İbre istikbâle doğru, âşığına kavuşmasına yetecek kadar süratli ilerlemiyordu. Oysa Döjira mâzide ya da bu günde değil, akrep ve yelkovanın ağır âheste ilerlediği gelecek zamandaydı...
Kafalar ver, bize ateş olsun, kor olsun.
Göksel yıldırımlarla yanmış kafalar,
Uyanık kafalar, adamakıllı gerçek kafalar,
Yansıyarak senin varlığından gelsin.
İç'in göklerinde doğurt bizleri,
Sağnaklı uçurumlarla delik deşik

Ve bir esrime dolaşsın içimizi,
Bir cırnakla akkor halindeki.
Açız işte, açız, doyur bizi
Yıldızlar arası sarsıntılarla.
N'olur göksel lavlar aksın
Kan yerine damarlarımızda.
Ayır bizi, böl, parçala bizi,
Ateşten ellerin keskin yanıyla.
Ölünen o yeri ölümün de uzağında
Aç işte üstümüze o alev kubbeleri.
Silkele, beynimiz sarsılsın,
O senin görgün ve yordamın içre,
Yeni bir tufanın pençeleriyle,
Bozulsun zekâmız, alt üst olsun..
.

Pigme



....
En tepedeki Tanrı bütün yaratıkların acı çekmesine hükmetmiş; hastalıktan telef olmasına yada kanlar içinde kalıp feryat etmesine ve sonra bugünün birinde ölmesine.Masumken acı çekmek ve ölmek ancak trajedidir.Ne günah ne suç var or
tada; demek ki yok olmak hak edilmemiş.Böyle bir israf Tanrıya karşı gelmektir.é Herkes önce acı çekip, sonra öldüğünden" diyor eğitmen,beyaz kürklü kemirgenin kürkünü okşarken her eleman bugünün birinde kendi yok oluşunu hak etmelidir.,,,




Eleman benin ağzı diyor, aşk yok. Diyor, zorba aslında Stockholm sendromu yaşıyor. Bu kadar güçsüz, bu kadar çaresiz kalmayı kabul edemiyor; bu yüzden saldırganıyla ittifak kurarak tepki veriyor. Zalimin kimliğine bürünüyor. Tipik kur
ban psikolojik mekanizması. Hiç kuşkusuz, Trevor’ın kendi babası da kötü davranıyor, böylece güçlü bir baba oğul bağı doğuyor. Nefret etme riskine giremeyecek kadar tehdit altında. Acımasız dayak sahici aile bağı davranışı haline dönüşüyor. Şiddet ile aşk eşanlamlı oluyor.Sf: 73 

Barbara




Hatırla Barbara,
O gün hiç durmamacasına yağıyordu yağmur Brest'e
Ve sen 
O yağmurun altında
Gülümseyerek yürüyordun
Işıl ışıl, mutlu, sırılsıklam

Hiç durmamacasına yağıyordu yağmur Brest'e
Ve ben senlen
Siyam sokağında karşılaştım
Gülümsüyordun
Ben de gülümsüyordum

Hatırla Barbara,
Benim tanımadığım sen
Beni tanımayan sen
Hatırla,
Gene de o günü hatırla
Unutma

Bir sundurmanın altına bir adam sığınmıştı
Sana adınla seslendi
Barbara
Ve sen
O yağmurun altında ona doğru koştun
Sırılsıklam, mutlu, ışıl ışıl
Ve kollarına atıldın
Bunu da hatırla
Ve sen diye hitabettiğim için sakın bana kızma
Ben tüm sevdiklerime sen derim
Onları yalnızca bir kez görmüş olsam bile
Ben tüm sevenlere sen derim
Onları hiç tanımasam bile

Hatırla Barbara,
Unutma
Mutlu yüzündeki, o mutlu şehrin üstündeki
O sakin ve mutlu yağmuru
Denizin, askeri tersanenin, Ouessant gemisinin üzerindeki
O yağmuru

Ooo Barbara
Savaş
Ne büyük aptallık
Sen şimdi ne oldun
Bu;
Demirden,
Ateşten,
Çelikten,
Kandan
Yağmurun altında

Ya seni kollarında tutkuyla saran adam
Öldü mü, kayıp mı, yaşıyor mu

Ooo Barbara
Hiç durmamacasına yağıyor yağmur Brest'e
Taa o zamanki gibi
Fakat hiçbirşey aynı değil, hepsi darma duman şimdi
Bu, korkunç ve mahzun bir keder yağmuru

Bu;
Demirden,
Çelikten,
Kandan oluşmuş
Aynı fırtına değil artık
Şimdi sadece
Brest'in üstündeki yağmur boyunca,
Ölen köpekler gibi çatlayan bulutlar var

Ve onlar
Uzakta çürüyecekler,
Artık hiçbir şeyi kalmayan Brest'in uzağında,
Çok uzağında